Ana sayfa 2000'ler 2005 Naboer

Naboer

1553
0

 

naboer

Naboer, İskandinav dilinde komşu anlamında kullanılıyor. Filmde ilk tanıştığımız karakter olan John, ilk bakışta kız arkadaşından ayrılmış, bunun psikolojisinden kendini daha kurtaramamış, kırılgan ve üzgün bir adam gibi görünür. Daha sonra John’un kapı komşuları Anne ve Kim’le tanışırız. İkisi de son derece esrarengiz ve gizemli karakterlerdir. John’la tanışmalarından itibaren ona sürekli yalan söylerler.

Filmin kurgusu ve anlatım şekli alışık olduğumuz tarzda çizgesel değil. Parçalı bir anlatım yapısı var. İzleyiciden bu parçaları birleştirmesini istiyor. Biz filmi takip ederken ve parçaları birleştirmeye çalışırken, film yer yer Hitchcock’tan aşina olduğumuz karanlık ve gizemli gerilim filmlerini yer yer de D.Lynchvari gerçekle düşün birbirine karıştığı filmleri hatırlatıyor.

Çok kışkırtıcı bir sevişme sahnesinin ardından yavaş yavaş John’un esas karakteri de su yüzüne çıkıyor. John, aslında M.De Sade’ın kitaplarında olduğu gibi sadizm ve mazoşizme eğilimi olan ve ancak bu şekilde tahrik olabilen birisi. Film akmaya devam ettikçe John’un bu hali daha da derinleşiyor. İyice gerçeklikten kopup halisünasyonlar görmeye başlıyor. Bizde bu halisünasyonlar ve düşlerden John’un geçmişini daha iyi öğreniyoruz.

Son dönemde arka arkaya Lynchvari filmler türemeye başladı. Hepsi gerçeküstücü bir bakış açısıyla filmlerinde bilinç ve bilinçaltına göndermelerde bulunuyor. Bu filmde bundan bolca nasiplenmiş. Aynı zamanda bize çağrıştırdıkları bununla da sınırlı kalmıyor. M.de Sade ve A.Hitchcock’tan da yoğun bir etkilenim söz konusu. Fakat bütün bunları yeterince filme yansıtamıyor. Bunlar sadece ilginç birer ayrıntı, filme derinlik katılmak için yapılmış birer şekil denemesi gibi havada kalıyor. Belli ki yönetmenin sineması yeterince olgunlaşamamış.

Yönetmen Pal Sletaune’un daha önce ülkesinde iki uzun metraj filmi var. İkiside Coen Kardeşler’in kara komedi türüne benzeyen ve fazla dikkate alınmamış filmler. 3. uzun metrajıysa hem içinde barındırdığı göndermeleri hem de anlatımı olarak oldukça ilginç sayılabilir. Her ne kadar ilgilendiği konuları filmine yeterince yediremese de dikkat edilmesi gereken bir yönetmen olduğu anlaşılıyor. Son olarak, İskandinav ortak yapımı olan Naboer’in son on yedi yılda Norveç’te on sekiz yaş sınırıyla sinemalarda gösterilen ilk film olduğunu da belirtmekte yarar var.


Barış Saydam
bar_saydam@hotmail.com

Önceki makaleMelih Tu-men
Sonraki makaleNordkraft
1983, İstanbul doğumlu. Lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema Bölümü'nde yaptı. Altyazı dergisinde sinema eleştirileri yazmaya başladı. 2008’de Avrupa Sineması isimli web sitesini kurdu. 2011-2014 yılları arasında Hayal Perdesi dergisinde web sitesi editörlüğü yaptı ve derginin yayın kurulunda görev aldı. TÜRVAK bünyesinde çıkartılan Cine Belge isimli derginin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. 2012’den beri Sinematek Derneği’nde Film Analizi dersi veriyor. 2013-2019 yılları arasında Türk Sineması Araştırmaları (TSA) projesinde koordinatör yardımcılığı ve içerik editörü olarak görev yaptı. 2018-2020 yılları arasında İstanbul Şehir Üniversitesi'nde ders verdi. 2018-2021 yılları arasında Sinema Yazarları Derneği'nin (SİYAD) genel sekreterliğini üstlendi. Ayrıca Giovanni Scognamillo’nun Gözüyle Yeşilçam(2011), Sinemada Tarih Yazımı (2015), Erol Ağakay: Yeşilçam’a Adanmış Bir Hayat (2015), Oyuncu, Yönetmen, Senarist, Yapımcı Yılmaz Güney (2015)- Burçak Evren'le ortak-, Karanlıkta Işığı Yakalamak: Ahmet Uluçay Derlemesi (2016), Aytekin Çakmakçı: Güneşe Lamba Yakan Adam (2019), Osmanlı’da Sinematografın Yolculuğu (1895-1923) [2020], Derviş Zaim Sinemasına Tersten Bakmak (2021) – Tuba Deniz’le ortak-, Orta Doğu Sinemaları (2021) – Mehmet Öztürk’le ortak-, Türkiye’de Sanat Sineması (2022) isimli kitapları da bulunuyor.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here