Ana sayfa 2000'ler 2005 Vinterkyss

Vinterkyss

1027
0

vinterkyss

Vinterkyss, oğlunu kaybeden, bunun şokunu ve vicdan azabını üzerinden atamayan, hastanede çalışan Victoria’nın hayatını anlatıyor. Victoria oğlunun kaybından sonra kocasından da ayrılmıştır ve yaşamını sıradan bir şekilde sürdürmektedir. Victoria oğlunun ölümüyle yüzleşmekten sürekli kaçınarak kendi sorumluluğunu unutmaya çalışır. Oslo’da yaşayan bir İranlı ailenin ise oğlu ölü bulunmuştur. Ölümünün nasıl gerçekleştiği ise belirsizdir, onun ölümünden kar temizleyicisi Kai sorumlu tutulur. O sırada Victoria ile de Kai beraber vakit geçirmeye başlar. İkilinin ilerleyen ilişkisi bir süre sonra, Victoria’yı bu olayı çözmeye zorlar. Victoria yeniden hayata tutunmasını sağlayan Kai için mücadele ederken, oğlunun ölümünü de kabullenmek zorunda kalır.

Filmin basit ve pek açılımı olmayan bir hikayesi var. Kurgusunun atmalı olması hikayenin sıradanlığını ne yazık ki kapatmaya yeterli olmuyor. Filmin gizemli hikayesi çok yapay geldiği gibi, karakterlerin yaşadıkları vicdan azabı ve sorumluluk duygularının anlatılması ise çok yüzeysel. Yönetmen böylesi bir trajediyi anlatmada yetersiz kalmış. Elindeki malzemeden pek bir şey çıkmasa da, İskandinavya’nın soğuk ve karanlık atmosferini filmde çok daha iyi kullanabilirmiş. Filmin bir diğer garip noktası ise, son dönemde her türlü filmde kullanılan medeniyetler çatışması klişesi. Yönetmen Sara Johnsen, ötekileştirilen ve sürekli suçlu gibi görülen/gösterilen Müslümanların bu kimlik problemlerini filmde de kullanmak istemiş. Fakat bu çok havada kalıyor. Filme farklılık ve zenginlik getirmek için kullanılmış bir eklentiden öteye gidemiyor. Bu klişeyi hiç katmasa daha iyi olurmuş. Sonuçta bu konu derin bir mesele ve derinlemesine verilmedikten sonra, şimdiye kadar ki klişelere yeni bir yaklaşım getirmedikten sonra vermenin pek bir anlamı kalmıyor. Geçtiğimiz yıl İskandinavya’da en çok beğenilen on film arasında gösterilen, bir de Los Angelas’taki AFI Film Festivali’nde “Jüri Büyük Ödülü” kazanan Vinterkyss, kanımca “izlenmese de olur” kategorisindeki filmlerden öteye gitmeyen, orta karar bir İskandinav filmi.

 

Barış Saydam
bar_saydam@hotmail.com

Önceki makaleTrain of Life
Sonraki makaleViva Maria!
1983, İstanbul doğumlu. Lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema Bölümü'nde yaptı. Altyazı dergisinde sinema eleştirileri yazmaya başladı. 2008’de Avrupa Sineması isimli web sitesini kurdu. 2011-2014 yılları arasında Hayal Perdesi dergisinde web sitesi editörlüğü yaptı ve derginin yayın kurulunda görev aldı. TÜRVAK bünyesinde çıkartılan Cine Belge isimli derginin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. 2012’den beri Sinematek Derneği’nde Film Analizi dersi veriyor. 2013-2019 yılları arasında Türk Sineması Araştırmaları (TSA) projesinde koordinatör yardımcılığı ve içerik editörü olarak görev yaptı. 2018-2020 yılları arasında İstanbul Şehir Üniversitesi'nde ders verdi. 2018-2021 yılları arasında Sinema Yazarları Derneği'nin (SİYAD) genel sekreterliğini üstlendi. Ayrıca Giovanni Scognamillo’nun Gözüyle Yeşilçam(2011), Sinemada Tarih Yazımı (2015), Erol Ağakay: Yeşilçam’a Adanmış Bir Hayat (2015), Oyuncu, Yönetmen, Senarist, Yapımcı Yılmaz Güney (2015)- Burçak Evren'le ortak-, Karanlıkta Işığı Yakalamak: Ahmet Uluçay Derlemesi (2016), Aytekin Çakmakçı: Güneşe Lamba Yakan Adam (2019), Osmanlı’da Sinematografın Yolculuğu (1895-1923) [2020], Derviş Zaim Sinemasına Tersten Bakmak (2021) – Tuba Deniz’le ortak-, Orta Doğu Sinemaları (2021) – Mehmet Öztürk’le ortak-, Türkiye’de Sanat Sineması (2022) isimli kitapları da bulunuyor.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here