Ana sayfa Jean Luc Godard Jean-Luc Godard Röportajı -2-

Jean-Luc Godard Röportajı -2-

1318
0


Jean-Luc Godard’ın son filmi (Film) Socialisme üzerinden AP Yeşiller Grubu’nun lideri Daniel Cohn-Bendit’le yapmış olduğu uzun röportajın çevirisi sitede üç bölüm halinde yayınlanacaktır. Bu eklenen bölüm röportajın ikinci bölümüdür.

PEK SEVERİZ BİRBİRİMİZİ*

COHN-BENDIT: Şu filmine gelirsek, Socialisme…

GODARD: Hayır. “Film Socialisme”.

COHN-BENDIT: Pardon. “Film Socialisme”. Filmde bir deyiş var: “Biri diğerinin, diğeri de o birinin içindedir ve artık üç kişi olmuşlardır…” 1969’da Anne Wiazemsky için bir resim yapmıştın. Bir kangurunun kesesindeydin ve bu cümleyi resmin altına yazmıştın. O yüzden de filmde bunu bir kez daha işitmek etkileyiciydi çünkü bana göre bir devamlılığı vurgulamışsın…

GODARD: Aynısı senin için de geçerli. Bu yüzden seni yeniden göreceğim için heyecanlandım. 1966 veya 1967’de seni ilk gördüğümde fazla tanınmıyordun, bense nispeten daha çok biliniyordum. Nanterre’deki üniversite yılları ve Strasbourg situasyonistlerinin “De la misère en milieu étudiant / On Misery in the Student Milieu” metnini çıkardıkları, benim de “La Chinoise”ı hazırladığım dönem. Seni ondan sonra, 20 Şubat 1968’de Cinémathèque’teki Henri Langlois için düzenlenen ikinci gösteride görmüştüm. Sen de ilgilendiğin ve bir hareketin gerçekleştiğini gördüğün için bize katılmıştın. 68 Mayıs’ının temel unsurları Caen ve Redon’daki işçi hareketiyle Langlois’nın çocuklarıydı. Neyse işte, sen de oradaydın…

COHN-BENDIT: “Les Quatre cents coups”daki küçük Jean-Pierre Léaud beni etkilemişti. Cinémathèque’in önünde muazzam bir konuşma yapmıştı. Bir metin okumuştu ve 1789 olduğunu zannetmiştik. Ardından İtalya maceramız “Le Vent d’est” geldi. Fransa’dan sınırdışı edildiğimde kolektif bir ideal ışığında bir şeyler yapmak için deliye dönmüştüm.

GODARD: Sol görüşlü militanların olduğu İtalya’ya gitmeye karar vermiştik. Geçimimizi kazanmalıydık. Paramız ve yanımızda genç bir İtalyan yapımcı vardı. Öğleden sonra çekeceklerimize sabahki toplantılarda karar veriyorduk. Senin dışında kimse yaptığım filmle ilgilenmiyordu. Bir şekilde kendini sorumlu hissediyordun. O günlerde kendime şöyle diyordum: Ben tanınmaz biriyken o iyice popüler oldu. Seni Avrupalı bir parlamenter olarak gördüğümde taraf olduğunu veya seni taraf yaptıklarını düşünmüştüm.

COHN-BENDIT: Eşim iki gündür bana neden gergin olduğumu soruyor. Son görüşmemizi 1996 yılında Strasbourg’da gerçekleştirmiştik, Saraybosna hakkında çektiğin “For Ever Mozart” içindi ve hiç iyi gitmemişti…

GODARD: Seninle bir alakası yoktu. Film hakkında konuşmak istemediği için bir aktrisle tartışmıştım. Her yıl 22 Mart’ta sana ufak bir not gönderirdim. İnsan sürekli bir bavulla dolaşınca diğer yükleri artık kaldıramaz oluyor. Geçen 22 Mart’taki son gösterimde de aklıma bu geldi. 68 Mayıs’ında ülke dışı edilmenden sonra (Gilles) Deleuze ile görüşmeye gitmiştim. Sen de onun evinden çıkmıştın. Kaldırımda karşılaştık ama ağzında bir pipo olduğundan seni tanıyamadım. Sen de “Tanınmamaya yarıyor,” demiştin.

AVRUPA: YIL SIFIR

COHN-BENDIT: “Film Socialisme”e dönersek: Film beni etkiledi. Şöyle bir ifaden var: “Amerikalılar, Avrupa’yı kendilerine bağlayarak özgürleştirdi…”

GODARD: Onu Malaparte demiş, ben değil. Film bazı düşünceleri teşvik ediyor. Örneğin Yunanistan eskiden bir medeniyet gibi görülürken şimdi sadece borcundan bahsediyoruz.

COHN-BENDIT: Aslında Yunanistan’a borcu olan biziz…

GODARD: Haklısın. Alman turistler deli gibi para akıttığı için Yunanların son otuz senede hiçbir şey yapmamış olmaları gayet normal.

COHN-BENDIT: İsviçre de bu konuda gayet iyidir…

GODARD: Evet ama İsviçre de Alman sayılır… Şaka tabii. Ama Yunanistan’dan politikacıların söz ettiği gibi bahsedemezsin. Tek yaptıkları sayıları düzeltmek. Ayaklarını yere sağlam basıp yatırım yapmıyorlar.

COHN-BENDIT: Klasik bir siyasi gibi görmüyorum kendimi. Evet, o çevreden geliyorum ama sayılarla asla oynamadım.

GODARD: Kariyerini takip etmek de bu yüzden hoşuma gidiyor. “Eskiden” sinema denen şeye benim yaptığımı sen de siyasete yapıyorsun.

COHN-BENDIT: Sen hâlâ sinemanın içindesin.

GODARD: Hayır, ben filmlerde ve onların üretimindeyim.

COHN-BENDIT: Evet ama imgesel sinemamızda, Avrupa kültüründe, insanların akıllarında büyük bir yere sahipsin. Senin filmlerini bugün izleyip tartışan genç bir yönetmeni düşün… Bu bir gerçek!

GODARD: Belki de. Şahsi fikrim hâlâ filmlerin, televizyonun ve edebiyatın varlığını sürdürdüğü ama resim sanatının sadece taklitlere geçtiği yönünde. Bunun üstüne konuşmak da zor çünkü insan kendisiyle çelişkiye düşüyor.

COHN-BENDIT: Eğlenceli olabilir…

GODARD: Evet, biraz eğlenceli ama Yunanlıların yaptığı gibi sadece üzerinde fikir teatisinde bulunabilmek için.

COHN-BENDIT: “Film Socialisme”in ilginç yanı da fikir teatilerini yanında getirmesi.

GODARD: Hayır. Çabucak unutulmak için bu fikirleri kışkırtıyor. Enteresan bir çelişki olduğunu düşünüyorum. Bu filmde senin ilgini çeken ne oldu?

COHN-BENDIT: Birçok şey ama öncelikle Avrupa ile olan ilişkin. Sana göre bu da bir aldatmaca.

GODARD: Aynen öyle! Kömür ve çelikle başladılar. Başka bir şeyle de başlayabilirlerdi.

COHN-BENDIT: Savaşın bu yüzden çıktığını söylerler…

GODARD: Savaş bitti! Fakat Truman şöyle demiş: “Nasıl savaştıysak öyle barışacağız.” Ağzından çıkanı kulağı duymuyormuş.

COHN-BENDIT: Avrupa’yı şu sözlerle açıklıyorsun: “Keşke başka bir şey olsaydı.”

GODARD: Başka bir şey olmasını çok isterdim! Ama istemekle olmuyor. Sinemada bile abartılacak bir yanın yok, en fazla Fransa’daki beş ya da on bin kişi kadarsın. Film ekibininse ikiden kırka kadar yolu var. Yalnızca birkaç ay ayakta duruyor. (Gaston) Bachelard iki tür simgeden bahsetmiş: açıkça ifade edilen ve ima edilen. Ben ima edileni deniyorum. Bilinçli bir şekilde yapılamıyor.

COHN-BENDIT: Ama “Film Socialisme”de Avrupa’nın derdini anlatarak hikâyeler eşliğinde Akdeniz’den bahsediyorsun.

GODARD: Beni bugünkü halime getiren beş-altı yeri filme kattım. Afrika, Filistin, Rus Devrimi, Odessa, Yunanistan, İtalya. Son olarak da İspanya. Almanya benim hayatımda önemli bir yer tuttuğundan daha sonra Alman hikâyelerini de ekledim.

* Bu röportajın Fransızca orijinali Telerama sitesinde, İngilizcesi ise Cinemasparagus‘ta yayımlanmıştır. Çeviri hem İngilizce hem de Fransızca’dan yapılmıştır.

Çeviri: Melih Tu-men

Önceki makaleJean-Luc Godard Röportajı -1-
Sonraki makaleJean-Luc Godard Röportajı -3-
Sinemaya gönül veren bir grup sinefilin kurduğu Avrupa Sineması internet sitesi, Avrupa sinemasını daha geniş kitlelere tanıtmak ve bu filmlerle ilgili ufak da olsa bir tartışma ortamı yaratmak amacıyla kuruldu. Sitenin kuruluş amaçlarından biri de; tür sinemasını da yadsımadan, sinemanın sadece bir eğlence aracı olmadığının vurgusunu yapmak. Metin Erksan’dan bir alıntı yapacak olursak; bilimlerin ve sanatların varoluşlarının sınırları, geçmişin derinlikleri içindedir… Sinema bilim; sinema sanatı ve sinema bilimi kapsamında; sanatsal düşüncenin ve uygulamanın, sinemasal düşüncenin ve uygulamanın, yaratısal düşüncenin ve uygulamanın, görüntüsel düşüncenin ve uygulamanın, çekimsel düşüncenin ve uygulamanın, oluşumunu, gelişimini, dönüşümünü saptar ve oluşturur. Bu nedenle bizler de günümüzde çekilen filmler dışında, geçmişin derinliklerine doğru bir yolculuk yaparak; bu sanatı etkileyen filmleri ve yönetmenleri de tanıtmaya, eleştirmeye ve onların sinemayı nasıl algıladıklarını kavramaya gayret ediyoruz. Bir yandan da sinemanın diğer sanatlarla olan ilişkisini, filmler bağlamında tartışarak; sinemanın diğer sanatlardan ayrı düşünülemeyeceğini savunuyoruz. Bu amaçlarla, birbirinden farklı coğrafyalarda, farklı zamanlarda çekilmiş ve birbirinden farklı türlerde pek çok film eleştirisine yer vermeye çalışıyoruz. Sinemayı bir kültür olarak gören herkesin katılımına da açığız. Arzu edenler mail adresinden bizlere ulaşabilir, yazılarını paylaşabilir ve filmlerle ilgili görüşlerini iletebilir.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here