Ana sayfa 2010'lar 2011 Le Gamin au Vélo

Le Gamin au Vélo

1415
0


Dardenne Kardeşler Lorna’nın Sessizliği’nden (2008) üç yıl sonra bir baba-oğul hikâyesiyle izleyicilerinin karşısına çıktılar. Filmografilerinde güçlü yapımları geride bırakan yönetmenlerin son işleri eski izleyicilerinin de heyecanlanmasına neden olmuştu. Filmin Cannes ve Londra gibi festivaller ile Avrupa Film Akademisi tarafından aldığı ödüller de bu heyecanı biraz daha arttırmıştı. Filme gelecek olursak; kendisine yeni bir hayat kurmaya çalışan babası tarafından yetimhaneye bırakılan küçük Cyril, eline geçen tüm fırsatları değerlendirerek yetimhaneden kaçmaya ve babasını bulmaya çalışmaktadır. Bu arada, neredeyse babasını aradığı ciddiyetle, yaşadıkları yerde kalan bisikletine de ulaşma mücadelesi vermektedir. Daha önce yaşadıkları eve gidip babasını aradığı sırada karşılaştığı kuaför Samantha ise Cyril’e aradığı bisikletini bularak yetimhaneye getirecektir. Böylece ikisinin arasında bir yakınlaşmanın da başladığını görmekteyiz. Bisikletini bulduktan sonra aynı ısrarla babasını aramaya devam eden Cyril bu arayış sırasında yanında Samantha’yı bulacaktır. Cyril’in babasını bulan da yine Samantha olacak ve ikisinin karşılaşmasını sağlayacaktır. Babası Cyril ile görüşmeyi reddettikten sonra hikayede bir kırılma noktası yaşanmakta ve Cyril ile Samantha’nın birbirlerine daha da yakınlaştıklarını görmekteyiz.

Dardenne’ler müzik kullanımı ve aydınlık sahnelerdeki çekimler ile sadık izleyicilerini biraz şaşırtmış olsalar bile baba-oğul ilişkisi, omuz kamerasının kullanımı, sıradan insanların sıradan görünen hikâyelerini anlatmaları gibi donelerle etkileyici olmayı başarabilmişler. Özellikle böyle bir konuda izleyicilere duygu sömürüsü yaşatmayarak filmin ucuz bir melodrama dönüşmesine izin vermemişler. Ayrıca, gözden uzak bir yerdeki konteynır ile günlük yaşamın aktığı sokaklarda geçen hikâye, filmi izlerken bizlere tanıdık gelen diğer unsurlar. Cyril’in aile evine olan özlemi ile kendisine bunu sunan Samantha’ya sırtını dönmesi, elimizde olanların değerini bilmek konusunda yaşadığımız ikilemleri tekrar kendimize sormamızı sağladığını düşünüyorum. Öte yandan; dostluk, aile ilişkileri ve aidiyet gibi olguları da sorgulamayı başarılı bir biçimde kotarabildiklerini söylemek mümkün. Dardenne’ler senaryosunu da kendi yazdıkları etkili bir hikâyeye imza atmışlar. Filmin yer yer gerilimli anlarının bile, sonlara doğru Cyril ile Samantha’nın bisikletle geziye çıktıkları sahnede yerini umuda bıraktığını söylemek mümkün. Ayrıca, Cyril rolüyle Thomas Doret çocuk oyuncu olarak gelecek vadettiğini gösteriyor.

Erdem Korkmaz
beatontheroad@gmail.com

Önceki makaleCafe de Flore
Sonraki makaleDom Zly
Edebiyatını oldukça sevdiği Amerikan sinemasıyla bazı istisnalar dışında bir türlü aradığı etkileşimi kuramadı. Avrupa (özellikle Fransız ve İtalyan) sineması başta olmak üzere ‘kendi sinemasını’ yapan tüm bağımsızlarla ilgileniyor. Yanıt veremediği sorulara sinemayla yanıtlar aramaya çalışıyorken çoğu zaman kendisini yeni sorular sorarken buluyor. Sadece sinema değil tüm sanat dalları ve özellikle edebiyat ile müziğin peşinde yaşamı ve kendisini anlamaya çalışıyor. Siteye şimdilik çeviri yaparak destek vermeye çalışıyor.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here