Ana sayfa 2000'ler 2009 Uzak İhtimal

Uzak İhtimal

2369
0
uzakihtimal
 
Türkiye’de dinsel tutuculuk oldukça yaygın olduğu için tipik bir Müslüman Türk bireyin salt insani duygularla, din farkını öne çıkarmadan gayrimüslim bir insana âşık olması ve onu hidayete erdirme gibi bir niyetinin olmaması neredeyse imkânsızdır. Hem İslam dininin ontolojisi gereği olarak hem de kültürel anlamda hoşgörüsüzlüğe dayanan bir yapıdan kaynaklanan insana salt insan olarak bakamama ve ötekileştirme hali maalesef bu toplumun bir gerçeğidir. Bu itibarla Uzak İhtimal’in böyle bir zihniyet biçiminden uzak olarak, insana sadece insan olduğu için, dinini sorgulamadan yaklaşan aslında oldukça doğal yaklaşımı, nedense rengini belli etmeyen, bu yüzden de tabiri caizse “kaçak dövüşen” bir film olarak değerlendirilmesine sebep olmuştur.
Mahmut Fazıl Coşkun’un Uzak İhtimal adlı ilk uzun metrajlı filmi, konusu itibariyle müezzin ve rahibe adayı arasındaki platonik aşkı işlediği için “İslami film” kategorisi içerisinde nerede duruyor mealinde bir tartışmaya vesile olmuştur. Hâlbuki filmin başrolünde bir müezzinin olması ve dolayısıyla mekân olarak da caminin film içerisinde bolca gözükmesi filmi kendiliğinden “İslami film” kategorisine sokmak için yeterli bir sebep değildir. Kaldı ki, film boyunca İslami öğelere rastlanmadığı gibi rahibe adayının dinsel kimliğini öne çıkaran herhangi bir unsurdan da bahsetmek zordur. Belli ki filmin senaristlerinden Tarık Tufan’ın İslami kimliği belirtilen tartışmanın asıl sebebidir. Fakat gözden kaçırılan husus, filmin tamamen insani varoluştan kaynaklanan ve belirli bir kimliğe atfedilmesi gerekmeyen insani ilişkileri dolaysız bir biçimde işlemesi ve bunu dingin, sakin, abartısızca başarmasıdır. Filmin üzerinde durulmasını gerektiren ve başarısını borçlu olduğu asıl yönü ya da yöntemi burasıdır.
Taşradan gelen ve İstanbul’da bir camiye müezzin olarak atanan bir adam ile kendisini büyüten hasta kadına bakan ve kilisede rahibe adayı olarak çalışan bir kadının platonik, duygulu ve hüzünlü aşkı filmin asıl konusudur. Bununla birlikte rahibe adayının babası olan ve bunu gizleyen eski siyasi sahaf da filmin diğer oyuncusudur. Bu üçlünün hayatı bir yerde kesişir. Baba aradığı kızını bulmuştur. Müezzin de âşık olduğu komşusuna yakınlaşmıştır. Fakat baba kızına gerçeği söylemekten çekinir. Müezzin de rahibe adayına aşkını itiraf etmekten çekinir. Rahibe adayının İtalya’ya gidip rahibe olacağını söylemesi büyük bir hayal kırıklığına sebep olur. Müezzin tam da âşık olduğu kızla yakınlaşmışken keza baba da kızını bulmuşken bu şaşırtıcı kararla kaybedeceklerdir. Filmin konusu bu minval üzeredir.
Filmin adının da çağrıştırdığı üzere, gerçekleşmesi, kavuşma umudu oldukça uzak bir ihtimal olan bir aşktır söz konusu olan. Zira farklı dinlere mensup olmalarından dolayı bu aşkın imkânsızlığı filmde dolaysız bir biçimde ifade edilmese bile, bunu anlamak izleyici açısından zor değildir. Bir biçimde bu aşkın sonuçsuz kalacağını filmin konusundan bile anlamak mümkündür. Buna mukabil müezzin ve rahibe adayının aşkının sonuçsuz kalması direkt olarak dinsel sebeplerden değildir. Müezzinin aşkını itiraf edememesi, babanın kızına gerçeği söyleyememesi gibi din dışı sebepler ortadaki aşkın uzak ihtimal olmasına neden olmuştur. Taşralı müezzinin içe dönük kimliği, rahibe adayının çekingen tavırları aşkın ifade edilmesine ve yaşanmasına engel olmuştur.
Uzak İhtimal aynı zamanda oldukça naif bir filmdir. Gerçek hayatta da böyle bir aşkın gerçekleşme ihtimali oldukça zayıftır. Fakat filmle gerçeğin farkı şuradadır. Gerçek hayatta dinsel sebepler dolaysız olarak ifade edildiği ya da edileceği için Müslüman-Hıristiyan aşkı bilhassa dinle iştigal eden insanlar için çok uzak ihtimaldir. Oysa filmde, böyle bir yaklaşım sergilenmediği gibi, olağan karşılanmakta ve karakterler hoşgörülü insanlar olarak resmedilmektedir.
Uzak ihtimal anlatım dili açısından belirli bir olgunluğa sahiptir. Minimal anlatım dilinin ustaca kullanılması, diyaloglardaki sadelik, görüntü yönetiminin ortalamanın üstünde oluşu gibi özellikler ilk film olması itibariyle oldukça önemlidir. Senaryo bazı muğlâklıklar içerse de, oyuncu seçimi ve kullanılan minimal anlatım tekniği dezavantajların avantaja çevrilmesine vesile olmuştur. Filmin açık uçlu olması aynı zamanda yoruma müsait bir zemin hazırlamıştır. Bu meyanda film üzerinde yürütülen suni tartışmaları bir tarafa bırakıp, ortaya konulan aşkın yalın, sade ve bir o kadar da etkileyici biçimde gösterilmesine odaklanmak gerekmektedir. Etkili müziği, naifliği, insanı pozitif olarak etkileyen atmosferi, insani duyguları öne çıkaran hümanist karakteri ve yer yer nostaljik öğelere vurgu yapan anlatım özellikleriyle Uzak İhtimal bir çırpıda izlenen naif bir filmdir.
Hasan Hüseyin Akkaş

hhakkas@hotmail.com

Önceki makaleSonsuz ve Bir Gün Filminin Günlükleri Yayında
Sonraki makaleTakva
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi tarih bölümünden mezun. Tarih okurken sosyoloji, siyaset bilimi ve edebiyata merak duydu. Yazmayı ve özellikle eleştirel yazmayı oldukça önemsiyor. Sinemaya olan ilgisi lise yıllarına dayansa da fakültedeki bir hocasının etkisiyle sinemaya ilgisi arttı ve izledikleri filmleri yazmayı önemsemeye başladı. Yerli filmleri yazmayı, kültürel unsurlara daha hakim olduğu düşüncesiyle daha çok önemsiyor. Amerikan klasik filmleri ile Avrupa sinemasını ve İran Sinemasını önemsiyor. İtalyan Yeni Gerçekçi sinema akımı ve bunun Türkiye'deki izlerini araştırıyor... Lattuada'nın şu sözünü sinema hakkında temel şiarı olarak benimsiyor:”Paçavralar içinde miyiz? Paçavralarımızı gösterelim. Yenildik mi? Felaketlerimize bakalım. Onlar mafyaya mı, Hipokrat sofuluğa mı, konformizme mi, sorumsuzluğa mı, hatalı eğitime mi borçluyuz? Borçlarımızı acımasız bir şereşilik aşkıyla ödeyelim ve dünya, gerçekle bu büyük savaşa heyecanla katılacak… Hiçbir şey bir ulusun tüm temellerini sinemadan daha iyi ortaya koyamaz”.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here