Ana sayfa 2010'lar 2013 Cutie and the Boxer

Cutie and the Boxer

1233
0

 

Kariyerini biyografik belgesellerle süsleyen yönetmen Zachary Heinzerling yeni belgeselinde New York’ta yaşayan Japon ressam Ushio Shinohara’u konuk ediyor. Ushio Shinohara tanka şiirleri yazan bir babanın ve ressam bir annenin oğlu olarak sanatla iç içe büyür. New York’ta sanatını icra ederken kendisinden 22 yaş küçük Noriko ile evlenir. Evlendiğinde henüz 19 yaşında olan Noriko ressamdır ve kendisini geliştirmek için New York’a gelmiştir. Yıllarca kocasının sorunlarıyla (alkol-para) uğraşmaktan ve çocuğuyla ilgilenmekten sanatından uzak kalmıştır. Yıllar ilerlemiş ve Ushio alkol problemini bitirmiş Noriko tutsaklığını fırçalarıyla kırmıştır.

Noriko Shinohara resimlerinde bile kendi yaşamından kesitler sunmaktadır. Ushio ile anlaşmazlıklarını sorunlarını resmeden sanatçı aynı şekilde kocasını sevmektedir. Belki de yıllarca kocasının sanatının gölgesinde kalmasının biriktirdiği bir sitemdir resimlerinde anlatmak istediği. Eric Hoffer’in dediği gibi : “Yaratıcılık mutsuzluğun sanata çevrilmiş halidir”.

Ushio Shinohara çeşitli müzelerde sergilerde sanatseverlerle buluşmasına ve tanınmasına rağmen maddi sıkıntılar çekmektedir. Bu kısım gerekli şekilde yansıtılmış belgeselde. Gerçek sanatçıların ne şartlarda ne zorluklarda eserlerini ortaya çıkardığını görüyoruz. Sanatın ve sanatçının değeri verilmelidir. Eğer sanatçı sadece sanatçı olarak kalırsa, işini tutkusu için değil para kaynağı olarak yapar. Tüm sitemler gerçek sanatçıların değerini bulamamasıdır. Şanslılarsa diğer talihsiz sanatçılar gibi öldükten yüzyıllar sonra milyon dolarlara tabloları satılabilir. Nedense her güzel şey kaybedilince kıymetlenir, bu sanat eseri dahi olsa…

Belgeselin en ilgi çekici yanı, Ushio ve Noriko çiftinin yıllar önce kayda alınmış görüntülerine yer vermesidir. Yine Ushio’nun eski içki içtiği günlerden bir kesit var ki görülmeye değer. Oradaki sanatının maddi karşılığını alamamasındaki ve maddi sorunlar yaşamasına olan sitemi kendisi gibi tüm gerçek sanatçıların feryadı sanki. Belgeselden öte kurmaca bir film gibi. Kendilerine hayran olmamak elde değil. 80 dakikalık süresi belki bir biyografik film için fazla gelip izleyeni bunaltabilir. Biraz daha kısa bir süre olsaydı fena olmazdı. Ama en azından Ushio Shinohara’yı tanımak için büyük bir fırsat. Büyük ustayı ve eserlerini tanımak için kendi internet sitesini de ziyaret edebilirsiniz. http://www.ushioshinohara.com/

Eren Şimşek
erensim189@hotmail.com
 

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here