Ana sayfa 2010'lar 2016 Don’t Breathe

Don’t Breathe

1187
0
Don't Breathe

Birkaç kısa filmin ardından 2013’te yönettiği Evil Dead’in yeniden yorumuyla dikkatleri çeken Uruguay doğumlu Fede Alvarez’in filmi Don’t Breathe, bu defa senaryosunu Rodo Sayagues ile paylaştığı sıkı bir gerilim. Civardaki zengin evleri kimse yokken soyan Money, Rocky ve Alex adında üç genç hırsızın, bu kez bir asker eskisinin izbe bölgede bulunan evine girmeye karar vermeleri ve başlarına gelenleri anlatan film, bu yavuz hırsızların sert kayaya çarpmalarını sürükleyici biçimde deneyimliyor. Normalde soyulacak kadar zengin olması beklenmeyen bu adam, birkaç yıl önce kızına çarpıp ölümüne sebep olan bir başka kızın zengin ailesi tarafından yüklü bir tazminat ile zenginleştirildiği için bu hırsızların radarına giriyor. Buraya kadar olağan bir gerilim bileşenleri mevcut olduğu için Alvarez adeta kendi kendine meydan okurcasına bu adamı kör olarak tasarlıyor. Görmediği için koku alma ve işitme duyuları geliştiğinden, eski bir asker olmanın getirdiği temkinlilik temkinlilik ve evi avucunun içi gibi bildiğinden hırsızların işini zorlaştıran bir senaryoya yaslanıyor.

Alvarez bu yaslanmanın rehavetine kapılarak kesinlikle kolaya kaçmayıp birçok ilginç fikirle “home invasion” türüne çok farklı açılardan bakma fırsatı yakalıyor. Yakaladığı bu fırsatları da çoğunlukla iyi değerlendiriyor. Büyük bölümü iki katlı ve bodrumlu evde geçen film, bundan böyle bu tek mekan zorluğunu avantaja çevirebilmiş yapımlar arasında rahatlıkla sayılabilir. Kaldı ki türlü bölümleriyle evin her tarafı verimli biçimde kullanılarak “tek mekan” duygusu sabitlenmiyor. Özellikle kör adamın hırsızlarla durumu eşitlediği karanlık bodrumda geçen nefes kesici bölüm ve Rocky’nin arabada köpekle girdiği mücadele, Alvarez’in tek mekan hakimiyetini kullanıp filmi zenginleştirdiği sahneler olarak göz dolduruyor. Kör adamın duyma ve koku alma duyularının gelişkin olduğu bilgisine ters düşen bazı anların eğretiliği, filmin gerilim zekasıyla çelişse de, Alvarez genel anlamda amaçladığı şeyleri gerçekleştirip bunu seyirciye de geçirebiliyor.

Sorunlu aile yaşamından küçük kız kardeşini de yanına alarak kurtulmak isteyen Rocky, babası bir güvenlik şirketinde çalışan Alex ve ekibin mafya ile bağlantısını sağlayan Money, senaryo açısından sağlam birer karakter olarak değil, iyi – kötü muhasebesi sağlayacak birer kurban olarak tasarladığından, onların beklenmedik biçimde hayatta kalma mücadelesi içine girmelerini benimsemek kolaylaşıyor. Aynı şekilde, evine zorla girilen adını bilmediğimiz gizemli kör adam da, içinde twistler ve sorular barındıran çabasıyla ikilemler içinde bıraksa da, bir süre seyirciyi kendi safına çekiyor. Böylece karakter gelişiminden ziyade av ve avcının birbirine karıştığı bir kedi fare oyununu stilize etmeyi amaç edinen Alvarez, beraberinde bu karakterleri de efektif biçimde geliştiriyor. (En azından kör adam ve Rocky’yi geliştiriyor diyelim.)

Teorileri harekete geçiren final ise filmin bitmiş olmasını da, devam edebileceğini de düşündürebiliyor. Tabii böyle başarılı filmler için tercihimiz devam etmemesi yönünde. Saw serisi o ilk filmde kalmış olsaydı belki adı zikredildiğinde posası çıkarılmış bir fikre verdiğimiz tepkiyi vermezdik. Dar oyuncu kadrosunda özellikle Stephen Lang ve Evil Dead’de de başrolde olan ve iyi bir performans gösteren Jane Levy, üzerlerine düşeni başarıyla gerçekleştiriyorlar. Ama en önemlisi, ilk uzun metrajı Evil Dead ile acaba yeni bir hazırcı yönetmen mi geliyor seçeneğini akıllara getiren Fede Alvarez’in kendi orijinalliğini çok geçmeden herkese göstermesi. Çünkü başarılı olsun veya olmasın, bir yönetmenin -bu kimi zaman klişelerden devşirilmiş olsa da- en azından farklı birşeyler denemeyi tercih etmesi, kendine meydan okuması bu türün en çok ihtiyacı olan şeylerden biri.

Osman Danacı

odanac@gmail.com

 

Önceki makale15. Filmmor Kadın Filmleri Festivali Başlıyor
Sonraki makaleJim Jarmusch’un Paterson Filmi Vizyona Giriyor
İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu. Sinema, müzik ve edebiyat, ilgi alanı olmaktan öteye geçmiş, yaşam biçimi olmuş. Geçmişinde radyo programı, bir gazetenin Pazar ekinde albüm eleştirmenliği ve amatör fotoğrafçılık yapmışlığı var. Öğrenciyken Shakespeare, Wordsworth, Austen, Hardy, Lawrence okumanın, Virginia Woolf üzerine bitirme tezi vermenin, önüne gelen her albümü dinlemenin, özellikle 80'leri ve 90'ları türlü komikliği ve dramatikliğiyle yaşamanın sonucu doğan yazma ihtiyacını sinema ve müziğin bünyesinde anlamlandırmaya çalışıyor.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here