Ana sayfa 2010'lar 2016 The Belko Experiment

The Belko Experiment

1759
0

The Belko Experiment, Güney Amerika’da bulunan ve kar amacı gütmeyen Belko şirketi tarafından iş gününün başlangıcında tesise kapatılan çalışanların başına gelenleri anlatıyor. Kapı ve pencereler çok güçlü metallerle kapatılmış, zaten izole bir mevkide konuşlanmış şirketin tüm haberleşme unsurları kesilmiş, devriye atan güvenlik görevlileri değişmiştir. İç anonsa bağlanan bir ses, 8 saat içinde binada bulunan 80 kişinin çoğunun öleceğini söyler ve birkaç aşamalı bir ölüm oyunu başlatır. İlk olarak herhangi iki iş arkadaşını yarım saat içinde öldürmelerini, aksi takdirde kötü şeyler olacağı yönünde tehdit eder. Kimileri inanmaz, kimileri panikler, mantıklı olanlar da çözümler üretmeye başlar. Ama birilerini öldürmek gibi bir çabaları olmayınca, üstelik yardım isteme yönünde girişimlerde bulununca 4 kişinin kafası patlar. Çünkü Belko çalışanları, yaptıkları anlaşma gereği kafalarına takip cihazı adı altında takılan küçük bombalarla çalışmaktadırlar. İlk görev yerine getirilmeyince yenisine geçilir. Buna göre iki saat içinde 30 kişi öldürülmez ise, 60 kişi bu yolla öldürülecektir.

Guardians Of The Galaxy serisinin yönetmeni James Gunn’ın senaryosunu yazdığı, üçüncüsü yapım aşamasında olan Wolf Creek serisinin yaratıcısı Avustralyalı Greg McLean’in yönettiği film, konusu yönünden Battle Royale, Exam, Das Experiment gibi filmleri kıyısından kenarından anımsatsa da, kendine has yöntemlerini uygulama niyetinde bir yapım. James Gunn, çok fazla soru serpiştirdiği giriş bölümünün cevaplarını finale sakladığını belli eder nitelikte, öncelikle bu olağanüstü durumun çalışanlara farklı yansımalarının üstünden geçiyor. Tansiyon yükseltmekteki başarısı, karakterlere de dramatik, mizahi ve tekinsiz açılardan gayet olumlu biçimde yansıyor. Hatta senaryo gereği zaten hızlı geçilmesi gereken bu girizgah, Gunn – McLean ikilisinin karakterleri benimsetme yönündeki hamlelerinin de üstesinden geliyor. Bu sayede psikolojik gerilimi heybesine koyan film, artık bir süre sonra kaçınılmaz olarak kanlı bir aksiyona dönüşmek zorunda kalıyor. Bu noktada iki Wolf Creek filminden hatırlayanların da garipsemeyeceği bir şiddet düzeyi, dozunu arttırarak üstümüze üstümüze geliyor.

Günümüzün zorlu iş yaşamında beyaz yakalıların mevki, kariyer, para hırsı uğruna gerekirse birbirlerinin ayağını kaydırmayı bile göze alabildikleri gerçeğini böylesine uç bir fanteziye taşıyan film, aynı şirket bünyesinde çalışırken de birbirlerini sevmeyenler, tam tersi birbirlerini hep kollayanlar, hatta birbirlerini hiç tanımayanlar gibi sınıflar olduğunu da dile getirerek ölüm oyununun dramatik kurallarını belirliyor. İnsanların gerçek yüzlerini ortaya çıkaracak mükemmel bir açmaz olan bu durumun karakterlere yansımaları da farklılık gösteriyor. Kimseyi öldürmeden bir çıkış yolu arayan Mike, kaçınılmaza hazırlıklı olmak isteyen acımasız yönetici Barry, birilerini öldürmeye gayet hazır Wendell ve Antonio gibi çeşitli karakterlerin çatışmaları, gerekli motivasyonları hazırlıyor. Üstlerinden gelen talimatlarla küçülmeye gitmek zorunda kalan, bu yüzden çalışanları işten çıkaran yönetici pozisyonundaki Barry’nin, artık bu şartlar altında belli kriterlerle seçtiği kişilerin kafasına sıkması gibi tuhaf örtüşmelere de kolaylıkla zemin oluşuyor. Ortalığı kan gölüne dönmüş bir esir kampına çeviren ikinci görevden sonra verilen üçüncü görevin tam bir insan avına dönüşmesiyle, belki son derece klişe bir yorum olacak ama, olay bir şirket binasında geçtiği için vahşi kapitalizmin birbirine düşman ettiği insanlar yorumunu yapmak zorunda hissedeceğiz.

Guardians Of The Galaxy ile fırtınalar estiren James Gunn, daha düşük bütçeli bir filmde kendini özgür hissetmiş olacak ki, karakter bazlı klişelerle oynayarak seyirciyi birkaç defa ters köşeye yatırıyor. O gün işe başlayan Dany, fırsat buldukça ot çeken ve en renkli karakterlerden biri olan Marty, tamirci Bud gibi karakterlerin akıbetleri pek umulduk gibi değil. Tabii ilk dakikalarda işyerinde aralarındaki gerilimi hissettiğimiz bazı karakterlerin de hesaplaşmalarını izlemek kaçınılmaz. Devam filmine (ya da filmlerine) göz kırpmakla kalmayıp el sallayan final, aşırı zeka ve beceri istediğinden pek inandırıcı olmasa da, farklı mekan ve kişilerle bu malzemenin ekmeği uzun süre yenebilir. Burada bırakılsa da kendi finalini iyi bir şekilde yaparak misyonunu tamamlamış bir film diyebiliriz kendisine. Şu sıralar Wolf Creek 3 ile meşgul olan Greg McLean, bazı ölüm sahnelerini oldu bittiye getirmesine, bazen gaza fazla basmasına, karakter derinliği yaratacağım derken Mike – Leandra çiftiyle normalden biraz fazla ilgilenip iç kıymasına rağmen, kara mizahı eksik etmediği sert tarzını sürdürüyor. Bu da şiddet meraklıları için pür dikkat bir 90 dakika anlamına geliyor.

Osman Danacı

odanac@gmail.com

 

Önceki makaleGenco Vizyona Giriyor
Sonraki makaleDaglicht
İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu. Sinema, müzik ve edebiyat, ilgi alanı olmaktan öteye geçmiş, yaşam biçimi olmuş. Geçmişinde radyo programı, bir gazetenin Pazar ekinde albüm eleştirmenliği ve amatör fotoğrafçılık yapmışlığı var. Öğrenciyken Shakespeare, Wordsworth, Austen, Hardy, Lawrence okumanın, Virginia Woolf üzerine bitirme tezi vermenin, önüne gelen her albümü dinlemenin, özellikle 80'leri ve 90'ları türlü komikliği ve dramatikliğiyle yaşamanın sonucu doğan yazma ihtiyacını sinema ve müziğin bünyesinde anlamlandırmaya çalışıyor.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here