Finlandiya filmi “Ziyaretçi” Norveç yapımı “The Bothersome Man”den beri bu coğrafyada çekilen en ilginç filmlerden biri kanımca. Klasik bir hikâye anlatımından uzak duran yönetmen J.-P. Valkeapaa görece sade hikâyesinden çok hikâyenin anlatımıyla ilgileniyor. Zaman mevhumunu unutturacak bol bol uzun plan sekansın yer aldığı film, karakterlerini bir göz gibi izleyen kamerasıyla ve çevrenin uçsuzluğunu daha da belirgin kılan pan hareketleriyle kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde yaşayan ana oğlun hikâyesini bizlere sinemasal olarak çok yetkin bir biçimde sunuyor. Neredeyse hiç konuşmayan karakterlerin ruh hâllerini simgesel bir anlatımla açık eden yönetmen karakterlerin aralarındaki gerilimi de doğadaki sesler aracılığıyla sağlıyor. Bir karganın sesi ana oğlun bozulacak olan düzeninin habercisi olurken, sobada yanan odunun ateşi de annenin bir türlü dışarıya yansıtamadığı öfkesinin tezahürü oluyor.
Ziyaretçi dört başı mamur anlatımının haricinde hikâyesine aynı derecede önem vermediğinden dolayı sadece etkileyici olmakla yetiniyor. Babası hapiste olduğu için annesiyle birlikte yaşayan bir çocuğun sessiz dünyasından aktarılan film bir yabancının eve gelerek ana oğlun düzenini bozmasına odaklanıyor. Babasının yokluğunda evin sorumluluklarını üstlenen çocuğun filmin ilerleyen bölümlerinde yaşadığı karmaşayı ve hayal kırıklığını aşmak için bulduğu çözüm bir yandan da net olmasa da Oedipus kompleksini akla getiriyor. Freudyen bir çözümlemeyle annesinin yeni sevgilisinden ve hapisteki babasından kurtulan çocuk bu süreçten sonra soluğu annenin yattığı yatakta alıyor. O âna kadar annenin yattığı yatağın dokunulmazlığı varken çocuk bir süre sonra kendini bu yatakta yatmaya uygun görüyor. Bir eşiği geçiyor ve kafasını annesinin eline dayayarak yatağa uzanıveriyor.
Bu sadece filmdeki ilişkilerin basit bir okuması tabii ki. “Ziyaretçi” pek çok farklı okumaya imkân tanıyan, kesin ve net bir dille derdini anlatmayan bir yapım. Sözcüklerle bir hikâye anlatmak yerine görsel ve işitsel bir dil üzerinden konuşamayan bir çocuğun ruh hâlini betimlemeyi tercih ediyor. Söz konusu olan ergenlik çağında kurulu düzeni bozulan ve tehdit altında kalan bir çocuk olunca da ister istemez filmin atmosferi de bu çocuğun sürekli değişen ruh hâlinden etkileniyor. Çocuğun hayatında olan her kırılma noktası filmin gerilim kat sayısını da arttırıyor. Başarılı anlatımını bir çocuğun iç dünyasını merkezine alarak yansıtan yönetmen hikâyesinin zayıflığına rağmen etkileyici bir çalışmaya imza atıyor. Ama yine de insan filmi izledikten sonra çok daha iyisi de olabilirmiş demeden edemiyor.
Barış Saydam
bar_saydam@hotmail.com