Ana sayfa 2022 World War III

World War III

168
0

Amele durağında bekleyip ne iş olsa yapan gündelik işçi Shakib, bir gün bir film setinde iş bulur. Yahudi toplama kampında geçen bu kötü filmde Hitler rolündeki oyuncu kalp krizi geçirince yönetmenin gözüne takılan Shakib apar topar Hitler rolüne getirilir. Çalışma saatleri dışında filmde set olarak kullanılan evde yaşamaya başlar. Bu arada çalıştığı genelevden kaçan işitme ve konuşma engelli kız arkadaşı Ladan, kalacak yer bulamadığı için gizlice onu yanına alır. Ne var ki Shakib’in yerini öğrenen Ladan’ın peşindeki iki adam onu rahat bırakmamaya kararlıdır. Houman Seyyedi, Arian Vazirdaftari, Azad Jafarian ortak senaryosunu Houman Seyyedi’nin filme aldığı World War III (Jang-e jahani sevom), basit bir kaçma kovalama öyküsünü II. Dünya Savaşı’nda geçen bir film setiyle buluşturma parlak fikrinin genel olarak iyi çalıştığı bir dram. Son derece sıradan baş karakteri Shakib’in hiç beklemediği şekilde birden önce figüran olması, sonra da kendini birden Hitler rolünde bulmasıyla alegorik duruşunu sağlama alan film, ilk başlarda tonunu tam bulamıyor. Yahudi toplama kampı mizanseni içinde İranlı figüranların oradan oraya koşturulması, Kendi halinde Müslüman bir emekçi olan Shakib’in, insanlık tarihinin gördüğü en zalim faşistlerden birini canlandırması gibi kontrastlardan üretilen kara mizah, film çekimleri esnasında gayet iyi işliyor. Ama yönetmen Seyyedi bu mizahı çok sürdürmeden, sulandırmadan, abartmadan asıl dramatik kıvrımları çizmeye başlıyor.

Bütün bir filmin, film çekimi esnasında yaşanan komik ve göndermeli skeçler derlemesi olmadığını anlayınca, aslında bünyesinde mizaha dayalı bir konfor alanı olmadığını, Seyyedi’nin de aralarında olduğu senarist ekibinin başka dertleri olduğunu seziyoruz. Depremde ailesini kaybetmiş, işte olduğu için depremden kurtulmuş, kaçtığına dair söylenti yayıldığı için de memleketine dönememiş hüzünlü bir adam olan Shakib’in yıllar sonra sevgiyi bulduğu Ladan’ı gizlice film setine sokmasından, hele de bu kadını arayan, onun için Shakib’den para sızdırmaya çalışan iki adamın dahil olmasından itibaren filmin tonu daha gerilimli bir renge bürünmeye başlıyor. Shakib ve Ladan’ın işaret diliyle konuştukları duygusal anlar yanında, yakalanma korkusuyla psikolojik gerilim, beklenmedik bir kırılma noktasıyla da içinde polisin olmadığı bir polisiye hüviyetine bürünüyor. Söz konusu kırılma noktasıyla hikayenin, senaryonun, diyalogların ve oyunculukların tavan yaptığı film, içinde çekilen filmin geçtiği döneme, yani II. Dünya Savaşı’na da atıfta bulunarak tam bir kaosa sürükleniyor. Kendini kişisel bir vicdan savaşı içinde bulan Shakib, başına gelenler için duyduğu öfkenin müsebbibi olarak başkalarını görse de, kendisinin verdiği kararların, katlanmak zorunda kaldığı sonuçlarıyla yüzleşiyor. Ne var ki, zorunda kaldığı bir başka şey de, Hitler rolünde oynadığı filmi bitirmek.

Mark Twain’in meşhur “history doesn’t repeat itself but it often rhymes” sözüyle açılan World War III, Tahran’da çekilen bir II. Dünya Savaşı filminin tarihi doğrudan tekrarlamadığına, öte yandan Hitler’i oynayan baş karakteri Shakib’in farklı nedenlerle kişisel arzularının kurbanı olup başkalarına çektirdiği zulümlerle farklı bir ritim tutturduğuna atıfta bulunuyor sanki. Houman Seyyedi, diğer senaristlerle birlikte mizahtan romantizme, dramdan trajediye irili ufaklı dokunuşlar yapan çok sağlam bir film yazmış, İran sinemasının kendine has dramatik kurgu ve temposuna uygun biçimde de çekmiş. Kariyeri boyunca yönetmen, senarist, kurgucu ve oyuncu olmanın avantajlarını çok iyi kullanmış. Özellikle giderek gerilimini ve gizemini tırmandıran bir son 40 dakikası, “karakter dönüşümü” denen şeye ders niteliğinde yorum katan alegorik bir de finali var. Bu dönüşümü öfke, üzüntü, çaresizlik duygularıyla harmanlayan Mohsen Tanabandeh de müthiş bir performans ortaya koyuyor. Venedik Film Festivali’nin Ufuklar bölümünden En İyi Film ve En İyi Erkek Oyuncu, İstanbul Film Festivali’nden En İyi Film ödülleri gibi daha pek çok festivalden ödüller, adaylıklar alan World War III, 2023 yılında İran’ın Oscar adayıydı ama son seçmelere kalamadı. Tabii bu durum, onun yılın en iyi filmlerinden biri olarak görülmesine engel değil.

 

Osman Danacı

Odanac@gmail.com

Twitter

Önceki makaleLe Otto Montagne
Sonraki makaleFirst Cow
İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu. Sinema, müzik ve edebiyat, ilgi alanı olmaktan öteye geçmiş, yaşam biçimi olmuş. Geçmişinde radyo programı, bir gazetenin Pazar ekinde albüm eleştirmenliği ve amatör fotoğrafçılık yapmışlığı var. Öğrenciyken Shakespeare, Wordsworth, Austen, Hardy, Lawrence okumanın, Virginia Woolf üzerine bitirme tezi vermenin, önüne gelen her albümü dinlemenin, özellikle 80'leri ve 90'ları türlü komikliği ve dramatikliğiyle yaşamanın sonucu doğan yazma ihtiyacını sinema ve müziğin bünyesinde anlamlandırmaya çalışıyor.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here