Ana sayfa 2000'ler 2006 Volver

Volver

1712
0

volver-2006

İspanyol sinemasının bugünlere gelmesinde en çok etkisi olan isimlerin başında gelen Pedro Almodovar’ın, başrolünü kadınlara verdiği melodramları; Women on the Verge of a Nervous Breakdown ve All About My Mother’dan, tutku dolu bir aşk arayışını cinsellikle ördüğü Carne Tremula’ya, İspanyolların geleneklerini hicivsel şekilde anlattığı, eleştirel olduğu kadar da provakatif de sayılabilecek Pepi, Luci, Bom and Other Girls ve eşcinsellikle, din gibi konuların sorgulandığı, zengin alt metniyle öne çıkan Bad Education’a kadar daha bir dolu ilginç filmini sayabiliriz. Ama şimdiye kadar ki filmleri arasında Almodovar’ın en sevdiğim filmi; dört insanın hayatını, geçmişi ve bugünüyle anlattığı ve bu birbirinden farklı insanların hayatlarını tesadüflerle birleştirdiği, inanılmaz filmi Talk to Her olmuştur. Filmografisine kısa bir bakış attıktan sonra, Volver’in benim için Talk to Her’den sonra en sevdiğim Almodovar filmi olduğunu belirtmek isterim. Yönetmen filminde yine başrolünü kadınlara vererek, üç farklı kuşaktan olan karakterlerinin geçmişlerinde yaşadığı kötü olaylarla bir şekilde yüzleşmek zorunda kalışlarını, onların geçmişlerini ve bugünlerini, kara komedi ve dramayla harmanlayarak ekrana yansıtıyor.

Filmin merkezindeki karakter olan Raimunda (Penelope Cruz), restoranda bulaşık yıkayarak hayatını sürdürmeye çalışan, aile bağlarına önem veren, güçlü, çalışkan ve ayakları yere basan bir kadın. Kocası ve kızıyla birlikte yaşayan Raimunda’nın annesine olan duyguları ise, filmin sonuna kadar izleyiciye belli edilmiyor. Raimunda’nın kardeşi Sole’nin (Lola Duenas) de Raimunda’ya benzer bir karakteri var. O da evini bir güzellik salonuna çevirerek, bu şekilde hayatını sürdürmeye çalışıyor.

La Mancha’daki halalarının ölümü üzerine, doğduğu yere geri dönen Sole ve Raimunda’nın hayatları bu ziyaretten sonra değişmeye başlıyor. Bu ölüm haberi dışında Raimunda, kocasının kızına tecavüz etmeye kalkışması sonrasında, kızının kocasını öldürmesiyle içinden çıkılması zor bir durumda kalıyor. Bu cinayet, filme kara komedi havası kazandırsa da, aslında Raimunda’nın geçmişiyle yüzleşmesi içinde kapıyı aralıyor.

Almodovar, Volver’de diğer filmlerinde rastladığımız uçuk karakterlerden oluşan, kitsch estetiğinde ve pembe dizi havasındaki melodramlarının aksine, sade ve hayatın içinden, güçlü ve etkileyici bir drama anlatıyor. Eşcinselliğe, din kavramına ve Franco dönemine dairde herhangi bir alt metin olmadan, odağına aldığı bir aileyi ve bu ailenin hayatında etkili olan Augustina (Blanca Portillo) ve annesinin yaşamlarına odaklanıyor. Yönetmenin doğduğu yer olan La Mancha’ya tekrar dönerek, hikayesini geçmişinde yaşadıklarından da esinlenerek anlatması ise, filmin dramatik yapısını güçlendirdiği gibi hikayeyi daha da sahici kılıyor.

Geçmişleriyle hesaplaşmaya zorlanan kadınlar, en derinlerine sakladığı, ihaneti, şiddeti ve tecavüzü yeniden hatırlayarak bunlarla yüzleşmek zorunda kalıyor. Bütün kadınların yüzleştikleri şey farklı olmasına rağmen, Almodovar büyük bir ustalıkla filmin finalinde hepsini birleştirmeyi başarıyor. Kadınların derinlere gömdükleri acıları ve yalnızlıkları su yüzüne çıktığında ise, çaresiz kalan kadınların sevgiye olan açlıkları ve sevdiklerine olan özlemleri filmin vuruculuğunu bir kat daha güçlendiriyor. İhanetler, üstü örtülen suçlar, hayalet gibi dolaşan insanlar üzerine kurulan Volver, bütün kadın oyuncularının filmde birer çiçek gibi açarak filme renk katmalarıyla, Almodovar’ın canlı görsel yapısı ve müthiş kadrajlarıyla daha da çekici hale geliyor. Entrikaların alt-üst sınıf çatışmasına dönüşmediği, yel değirmeni dışında metaforun kullanılmadığı, mizahın filmin geneline yayılsa da dramdan ayrı düşmediği, Bergman filmlerine benzer şekilde aile üyelerinin geçmişlerinde yaşadıklarını ve geride bıraktıkları sırlarıyla yeniden yüzleşmelerini sağlayan olay örgüsüyle Volver; en güzel ve sade Almodovar filmlerinden biri olmayı başarıyor.

Barış Saydam
bar_saydam@hotmail.com
Önceki makaleViva Maria!
Sonraki makaleA L’interieur
1983, İstanbul doğumlu. Lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema Bölümü'nde yaptı. Altyazı dergisinde sinema eleştirileri yazmaya başladı. 2008’de Avrupa Sineması isimli web sitesini kurdu. 2011-2014 yılları arasında Hayal Perdesi dergisinde web sitesi editörlüğü yaptı ve derginin yayın kurulunda görev aldı. TÜRVAK bünyesinde çıkartılan Cine Belge isimli derginin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. 2012’den beri Sinematek Derneği’nde Film Analizi dersi veriyor. 2013-2019 yılları arasında Türk Sineması Araştırmaları (TSA) projesinde koordinatör yardımcılığı ve içerik editörü olarak görev yaptı. 2018-2020 yılları arasında İstanbul Şehir Üniversitesi'nde ders verdi. 2018-2021 yılları arasında Sinema Yazarları Derneği'nin (SİYAD) genel sekreterliğini üstlendi. Ayrıca Giovanni Scognamillo’nun Gözüyle Yeşilçam(2011), Sinemada Tarih Yazımı (2015), Erol Ağakay: Yeşilçam’a Adanmış Bir Hayat (2015), Oyuncu, Yönetmen, Senarist, Yapımcı Yılmaz Güney (2015)- Burçak Evren'le ortak-, Karanlıkta Işığı Yakalamak: Ahmet Uluçay Derlemesi (2016), Aytekin Çakmakçı: Güneşe Lamba Yakan Adam (2019), Osmanlı’da Sinematografın Yolculuğu (1895-1923) [2020], Derviş Zaim Sinemasına Tersten Bakmak (2021) – Tuba Deniz’le ortak-, Orta Doğu Sinemaları (2021) – Mehmet Öztürk’le ortak-, Türkiye’de Sanat Sineması (2022) isimli kitapları da bulunuyor.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here