Ana sayfa 1990'lar 1994 Balkan Balkan

Balkan Balkan

486
0

“Sonsuz yaşama kilitlenmiş olan gözlerim açıldı artık. Ben her yerdeyim. Her şeyi hissediyorum. Ve artık hiçbir şey bana zarar vermiyor.” – Panait Istrati

Mrs. Dery Where Are You? (1975) isimli filmiyle tanınan Gyula Maár, 1994 yılında Türk, Macar ve Fransız ortak yapımcıların bir araya gelmesiyle, Panait Istrati’nin Codin ve Kyria Kyralina adı kitabını senaryolaştırıp aynı zamanda filmin yönetmenliğini de yapmıştır. Maár, anlattığı Balkan hikâyesini, klişeleşmiş Balkan hikâyelerinin de etkisiyle benzer argümanlar kullanarak, yazılan edebiyat hikâyesinin serbest bir sinema uyarlaması haline getirmiştir.

Film, adına uygun şekilde tipik bir Balkan hikâyesi anlatır. Hikâyenin anlattığı, bahsi geçen yer Romen, Türk ve Yunanlıların bir arada bulunduğu Romanya’nın Braila kasabasıdır. Hikâye, Dragomir’in sefa düşkünü anne ve kız kardeşini, ritüeli sürekli dayak atmak olan babası ve ağabeyini ve son olarak bıçak kullanmakta ustalaşan katil Codin’i anlatır. Film, babası evde yokken düzenli olarak partilerine katılan, iki kadın tarafından fazlaca şımartılan fakat olabildiğince nazik bir genç olan 17 yaşındaki Dragomir (Frigyes Funtek) üzerine odaklanır.

Dragomir’in karmaşık bir aile yapısı vardır. Babası kabasaba bir erkek olduğundan tek bildiği dayak atmaktır. Bu yüzden annesi gereksinim duyduğu incelik ve aşkı sevgililerinden alır. Önce annesinin babasını aldattığını ve onu kendini dövmek için mi kışkırttığını yoksa babasının hiçbir neden yokken annesini dövdüğü için mi annesinin onu aldatmaya başladığını, hiçbir zaman öğrenemez Dragomir. Ama bildiği bir şey vardı ki babası, annesi ve kızkardeşini öldüresiye döverken babasından nefret etmesidir. Hatta babası, bir defasında annesinin bir gözünü dayaktan kör eder.

Dragomir, Romanya’da ki gençlik anılarını anlatırken, “benim ilk anılarım zamanın kendisi kadar eskidir” diyerek söze başlar. Kahve kahve dolaşarak, hikâye dinlemeyi seven insanlara, ona içki ısmarlanması karşılığı kendi hayat serüvenlerini anlatır yaşlandığı vakit. Gençliğinde katıldığı eğlencelerden, kadınlardan ve Codin’den kalan tek şey hatıraları olmuştur. Milliyet denen şeyin öneminin olmadığı yıllardan eser kalmamıştır. O zamanlar önemli olan güzel ve yakışıklı; seçkin ve ketum ve tabi sabırlı olmaktır.

Balkan atmosferinin curcunalı havasına öykünen film, kaostan, müzikten ve hatta fazlasıyla tiyatral öğelerden yararlanır. Balkanların geçmişte yaşadığı siyasi serüvenler, kozmopolit yapısı ve bu yapıdan kaynaklanan çatışmalar film kültürünü de etkiler. Duygularını idealist bir şekilde doruklarda yaşayan bu halkın, ister istemez savaşları daha vahşi, düğünleri ise hareketli ve fazlasıyla renklidir. Balkan filmlerinin mizahı ve kederi harmanlayan hikâyeleri, melodram ögelere fazlasıyla başvurmaları filmlerin gerçekliğini sorgulatabilir fakat bu kendine has unsurlar bağımsız bir sinema dünyasını tasavvur eder. Balkanlar, konum olarak Avrupa’da yer almasına karşın, Avrupa kültüründen dışlanmış, diasporlarla dolu bir tarih barından bir coğrafyadır. Siyasi ve kültürel gelişmeler ve değişimler Balkan coğrafyasında tüm yaşamsal ögelerin seyrine yön vermiştir.

Balkan… Balkan… filmi Türkiye ile Balkanları buluşturan ilk film değildir. Balkanlardaki acıyı, eğlenceyi, taşra yaşantısını filme alan Manaki Kardeşler zamanında Osmanlı topraklarında yaptıkları çekimler ile sinemamızın temellerini atmışlardır. Yani kendi sinema tarihçemiz bir noktada Balkanlar ile yakın ilişki içerisindedir. İlk Türk filmimiz Ayastefanos Abidesi’nin Yıkılışı değil, aslında Milton ve Yanaki Kardeşler’in çektiği Yün Eğiren Kadın’dır. Bu da bu iki kültürün birbirini fazlasıyla etkilediğini gösteren sanatsal adımlardan olmuştur.

Hikâyenin en derinlikli karakteri ise annedir. Klişeleşmiş fedakâr anne rollerine karşın, filmdeki anne karakteri kocasından dayak yemeyi göze almış, ruhsal dalgalanmaları olmayan, idealist bir karakterdir. Dragomir’in annesine göre Tanrı insanı nasıl yarattıysa insan öyle yaşar. İyi yarattıysa iyi, kötü yarattıysa kötüdür. Zevk içinde yaşıyorsak, sabah kalktığımızda kahvemizi içebiliyorsak; yiyerek, içerek, güneşte yatarak, kalkarak tüm bunlar onun isteğiyle olur. Tanrı’nın bizi kendi istediği gibi yaratmamış olduğunu söylemeye kimse cesaret edemez, der. Bu düşüncelerinden yola çıkarak kendi makus kaderini tayin edip, kendi sonunu hazırlar. Kızı Kyria ise annesini örnek alan, onunla birlikte tüm partilere katılan, dayılarının babasını öldürtmesini sağlayan kin dolu bir genç kızdır.

Dragomir’in geçmişe duyduğu eş zamanlı özlem ve ıstırap tüm ruhuna işlemiştir. Onun Codin, Kyria ve annesine olan dramatik hasreti, şehir şehir gezip hikâye anlatıcısı bir kimliğe bürünmesine yol açar. Dragomir, aslında bir katil olduğu ortaya çıkan karizmatik Codin’e bağlanır. Aralarında cinsel olabilecek bir ilişki gelişir, ancak bu asla net bir şekilde gösterilmez, hatta “Kan Kardeşi” olurlar. Kollarını kestikleri ve birbirlerinin kanları içtikleri sahne ise tamamen tiyatro oyunları etkisinde gelişen bir oyunculuğun göstergesidir. Abartılı oyunculukları, hitap cümleleri sizi bir tiyatro oyunu izliyormuşsunuzcasına sinema gerçekliğinden uzaklaştırır. Codin, Dragomir’in zayıf olduğu konularda güçlüdür, Dragomir ise Codin’in zayıf olduklarında. Bu tamamlanma isteği ikiliyi birbirine daha fazla yakınlaştırır ve nazik bir dostluğa dönüşmesine yol açar. Fakat Dragomir’in neredeyse babasına çok fazla benzeyen bu adamı sevip kendi babasından nefret etmesi bir çelişkiye dönüşür. Codin ise kendi annesine tahammül edemeyen, onu sürekli döven, fiziksel çirkinliğinin annesinin hatası sonucu meydana geldiğini düşünen, insanlara iyilik yaptığı için dışlandığını varsayan arafta kalan bir karakterdir.

Film genel anlamda Balkan havasını müziklerle, danslarla, konuşmalarla; kostümler ve mekanlarla renkli geçmiş dünyayı çağrıştırıyor fakat yönetmenin gelecek vaat eden bu malzemelerle herhangi bir hayat enjekte edememesi zayi oluyor. Çoğunlukla Romen olan aktörlerin oyunculukları ise film için fazlasıyla tiyatral kalıyor ve filmi sekteye uğratıp, gerçeklikten uzaklaştırıyor. Romen geleneksel şarkılarından türetilen müzikler ve Dragomir’in elinde tefle dans edişi ise film bitiminde aklınızda kalan yegâne unsurlardan oluyor.

 

Seher Kavut

kavutseher@gmail.com

Twitter

 

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here