Ana sayfa 2010'lar 2017 Blind and Hasslich

Blind and Hasslich

102
0

Okulu bıraktıktan sonra annesiyle arası bozulunca evden kaçan, kalacak yer sorununu da görme engelli kuzeni Cécile’in yanına giderek geçici de olsa çözen Jona, bu durumda olanlara kalacak yer sağlandığını öğrenince kör numarası yapmaya karar verir. Cécile’den de kör olarak yaşamanın şifrelerini öğrenen Jona, kalacak yer sorununu bu yalan sayesinde çözer. Bir gün rehber köpeğiyle yürüyüş yaparken, psikolojik sorunları olan, hatta intihara meyilli Ferdi ile tam da kendini bir köprüden aşağıya bırakmak üzereyken karşılaşır. Sözde kör olan Jona’dan etkilenen ve intihardan vazgeçen Ferdi ile Jona arasında başlayan yakınlaşma, ikisinin de ihtiyacı olan ama engellerle dolu bir deneyim olacaktır. Senaryosunu Ilinca Florian ve Tom Lass’ın yazdığı, yine filmde Ferdi’yi canlandıran Tom Lass’ın yönetmenliğini yaptığı Blind & Hässlich (Blind & Ugly), yaratıcı konusunun avantajlarından iyi faydalanmış bir romantik dram örneği. Önemli bir yalan üzerine kurulmuş bu arızalı ilişkiyi sevimli ve dramatik fikirlerini kesiştirerek ifade edebilen, kurgu ve kesmeleriyle spontane tavrını kabul ettiren, büyük konuşmadan kendi çapında iyi anlar yaratabilen mütevazi bir film.

 

Filmin sonlarına doğru yaşanacak bazı sahnelerle başlayan Blind & Hässlich, bu tercihin yaratacağı merak duygusunu cebine koyarak tekrar başa sarıyor. Filme dahil oluşumuz, Jona ve Ferdi’nin karşılaşmasından birkaç gün öncesinde gerçekleşiyor ve bu sayede ikisini dengeli ve kara mizah içeren sahnelerde görüyoruz. Bir Jona’dan, bir Ferdi’den sahnelerle ilerleyen paralel kurgu, her ikisini de çeşitli yönleriyle tanımamıza, benimsememize olanak sağlıyor. Özgürlüğüne düşkün, serseri mayın Jona ile, depresifliği ve bezginliğiyle bir romantik komedi kahramanı olmaktan çok uzak Ferdi’nin karşılaşmalarından sonra asıl rayına sakince oturan film, Jona’nın körlük yalanı ve Ferdi’nin intihara meyilli dengesiz/kırılgan/yalnız ruh halinden inşa edilen hikayenin nasıl yol alacağına dair güçlü bir merak duygusu yüklüyor. Hareketli kamera ve jump cut ile yer yer reality çağrışımı yapan kurgusu, kara mizah ve melankoli dengesi, Hollywood’a bile ilham verebilecek iki arızalı karakterini farklı bir romantik komedi dinamiklerinde deneyimleyen senaryosu, filmin kendi yağıyla kavrulmasını sağlıyor.

 

Filmin adının Blind & Hässlich yani “Kör ve Çirkin” olarak düşünülmesi belki de tek itiraz noktası olabilir. Daha doğrusu “kör” kısmından ziyade “çirkin” sıfatını hak etmediğini söyleyebiliriz. The Beauty and The Beast’in “Güzel ve Çirkin” olarak Türkçe’ye çevrilme yanlışı gibi bir durum da değil. Filmin “”hässlich” yani çirkin tarafını temsil eden Ferdi, her ne kadar yakışıklı sayılmasa da, çirkin şeklinde tanımlanmayı hak etmiyor. Psikolojik sorunları olması ya da bazen sinir bozucu tavırları onu çirkin yapmıyor. Belki Blind & Broken çok daha uygun bir isim olabilirdi. Ilinca Florian ve Tom Lass, Jona ve Ferdi arasında karakter yönünden ortak noktalar çizmeden bir kader birliği oluşturmayı deniyorlar. Evini terk ederek yalanı sayesinde körler için tahsis edilen evlerden birine yerleşen Jona, kimsesi olmayan ve bir psikoloğun gözetiminde sosyal hizmetler kapsamında yaşıtlarının bulunduğu evlerden birine yerleştirilen Ferdi arasındaki en belirgin ortak nokta bu sığınma ihtiyacı. Kalacak bir yer bulma ihtiyacını, bu ilişki sayesinde birbirlerine sığınarak başka bir boyuta taşıyan iki genç, kendilerini bu ilişkinin huzurlu kollarına bıraksalar da, arızalar eşikte onları bekliyor. Jona’nın körlük yalanı, bu yalanın ortaya çıkışıyla nasıl başedeceğini bilemediğimiz Ferdi’nin ruh durumu, yan karakterlerden Cécile ve Björn’ün beklenen müdahaleleri gibi iyi kurulmuş çatışmaları başarıyla taşıyan film, Naomi Achternbusch ve Tom Lass’ın doğru performanslarıyla da taçlanıyor, adeta saklı güzelliklerden biri haline geliyor.

Osman Danacı

odanac@gmail.com

Twitter

Önceki makaleShiva Baby
Sonraki makaleDead Man
İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu. Sinema, müzik ve edebiyat, ilgi alanı olmaktan öteye geçmiş, yaşam biçimi olmuş. Geçmişinde radyo programı, bir gazetenin Pazar ekinde albüm eleştirmenliği ve amatör fotoğrafçılık yapmışlığı var. Öğrenciyken Shakespeare, Wordsworth, Austen, Hardy, Lawrence okumanın, Virginia Woolf üzerine bitirme tezi vermenin, önüne gelen her albümü dinlemenin, özellikle 80'leri ve 90'ları türlü komikliği ve dramatikliğiyle yaşamanın sonucu doğan yazma ihtiyacını sinema ve müziğin bünyesinde anlamlandırmaya çalışıyor.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here