Ana sayfa 1930'lar 1938 La Bete Humaine

La Bete Humaine

1567
0

Bete Humaine

Emile Zola’nın aynı adlı kitabından uyarlanan Human Beast, Zola’ya yapılan bir saygı duruşuyla açılışını yaptıktan sonra tıpkı insanoğlunun karanlık dehlizlerine yapacağı yolculuğu vurgularmış gibi karanlık tüneller içinden geçen bir trene kamerasını yöneltir. Paris ve Le Havre arasında gidip gelen bu trende Severine’in kıskanç kocası Roubaud bir cinayet işler. Cinayeti görmemiş olmasına karşın, daha sonra neler olup bittiğini öğrenen makinist Lantier’de, vakit geçtikçe sinema tarihinin en etkileyici kara meleklerinden biri görünümündeki Severine’e aşık olur. Aşk bir süre sonra yeni cinayetlere zemin hazırlarken Renoir’de simgesel diliyle filmine anlam katar. Karakterlerin içsel karanlığını ve kötücül yanlarını onların giyimleriyle dışavuran Renoir, yağmur altında Lantier ve Severine’in öpüşme sahnesindeyse, bu yaklaşımını çok güzel bir mizansenle ekrana taşır. Bunun yanında Renoir hazırlamış olduğu sekanslarda karşıt duygulardan yararlanarak derin ve etkileyici bir anlatım yapısı da yakalar. Severine bir cinayetin anatomisini anlatırken, sevgi ve nefret, aşk ve vicdan azabı, iyilik ve kötülük tek bir sekansın içerisine sığdırılır, o bir dakikalık cinayet anı da tuhaf bir biçimde tezatlıklardan örülü bu sekansın içinde derinlik kazanır.

Balo sahnesindeki şarkısıyla hikayesini özetleyen Human Beast, güzel ve çekici bir kadın etrafında toplanan erkeklerin kıskançlıklarına yenik düşerek işledikleri suçların yanısıra, insanların içlerinde gizledikleri şeytanlara da vurgu yapar. Zamanın en ileri teknolojisinin kullanıldığı demiryolları, aslında insanoğlunun en eski sorunlarından olan cinsel doyumsuzluğun, şiddete yatkınlığın ve adalet kavramının aksayan yanlarının anlatılması için de oldukça anlamlıdır. Renoir’in zamanını aşan yönetmenlik başarısı ve başrollerdeki Jean Gabin ve Simone Simon’un uyumlu oyunculukları, insanoğlunun içsel karmaşasını gözler önüne seren bu güzel ve anlamlı hikayeyi beyazperdede ölümsüzleştirirken, filmden bizlere de Ninette’nin küçük kalbi hakkında, kısa ama anlamlı bir hikaye kalır.


Barış Saydam

bar_saydam@hotmail.com

Önceki makaleLa Grand Illusion
Sonraki makaleLa Regle du Jeu
1983, İstanbul doğumlu. Lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema Bölümü'nde yaptı. Altyazı dergisinde sinema eleştirileri yazmaya başladı. 2008’de Avrupa Sineması isimli web sitesini kurdu. 2011-2014 yılları arasında Hayal Perdesi dergisinde web sitesi editörlüğü yaptı ve derginin yayın kurulunda görev aldı. TÜRVAK bünyesinde çıkartılan Cine Belge isimli derginin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. 2012’den beri Sinematek Derneği’nde Film Analizi dersi veriyor. 2013-2019 yılları arasında Türk Sineması Araştırmaları (TSA) projesinde koordinatör yardımcılığı ve içerik editörü olarak görev yaptı. 2018-2020 yılları arasında İstanbul Şehir Üniversitesi'nde ders verdi. 2018-2021 yılları arasında Sinema Yazarları Derneği'nin (SİYAD) genel sekreterliğini üstlendi. Ayrıca Giovanni Scognamillo’nun Gözüyle Yeşilçam(2011), Sinemada Tarih Yazımı (2015), Erol Ağakay: Yeşilçam’a Adanmış Bir Hayat (2015), Oyuncu, Yönetmen, Senarist, Yapımcı Yılmaz Güney (2015)- Burçak Evren'le ortak-, Karanlıkta Işığı Yakalamak: Ahmet Uluçay Derlemesi (2016), Aytekin Çakmakçı: Güneşe Lamba Yakan Adam (2019), Osmanlı’da Sinematografın Yolculuğu (1895-1923) [2020], Derviş Zaim Sinemasına Tersten Bakmak (2021) – Tuba Deniz’le ortak-, Orta Doğu Sinemaları (2021) – Mehmet Öztürk’le ortak-, Türkiye’de Sanat Sineması (2022) isimli kitapları da bulunuyor.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here