Ana sayfa Serbest 2009/10 Sezonunun Merakla Beklenen Avrupa Filmleri

2009/10 Sezonunun Merakla Beklenen Avrupa Filmleri

1402
2

Blog’ta genelde film ve yönetmenlerle ilgili tanıtım yazılarına, klasik ve derinlemesine eleştirilere yer veriyoruz. Çoğunlukla bir filmi tanıtmaktan çok, bir filmle ilgili yazarların görüşleri ve düşüncelerine önem veriyoruz. Fakat zaman zaman özel dönemlerde blogun genel gidişatının dışına da çıktığımız oluyor. Bu sene Cannes ve Venedik Film Festivali’nin programı fazlasıyla merak uyandırdığı için, bizler de yine bir ayrıcalık yaparak; yeni başlayan sinema sezonu öncesinde 2009/10 yıllarında vizyona girmesi muhtemel “merak uyandıran” Avrupa filmlerini sıraladık. Yeni başlayan sinema sezonunda, muhtemelen Filmekimi, !F İstanbul/Ankara ve İstanbul Film Festivali gibi organizasyonlarda bu filmlerin çoğunluğu gösterilecektir. Bizler de şimdiden Avrupa Sineması’nı yakından takip edenler için bir fihrist çıkardık. Seçtiğimiz 20 filmi 5 güne yayarak yayınlayacağız. Şimdilik sadece tanıtım yazılarıyla “dikkat” çektiğimiz bu filmlerin çoğunu, izleme şansı elde ettikten sonra daha detaylı yorum ve eleştiri yazılarıyla da ele alacağız. Bu yüzden, şimdiden bu filmleri ajandalara not etmekte fayda var.

antichrist

1- Antichrist
Yönetmen: Lars Von Trier

Danimarka & Almanya, 2009

Lars von Trier, iyilik, kötülük ve Tanrı gibi kavramları sorguladığı filminde çocuğunun ölümüyle depresyona giren bir kadın ve onu tedavi etmeye çalışan terapist kocasının öyküsünü anlatıyor. Yönetmen filmini “üç yıl önce çektiğim acıların terapisi” olarak tanımlıyor. Lars von Trier, bundan üç yıl önce derin bir depresyona girdiğini, günlerce yataktan çıkamadığını anlatarak “Uzun süre terapi gördüm. Bu benim için zor bir deneyimdi. İşte bu film de o dönemde çektiğim acıların terapisi benim için” diye konuşuyor. (Ekolay.net)

Das Weisse Band

2- The White Ribbon
Yönetmen: Michael Haneke

Avusturya & Almanya, 2009

Avusturyalı Michael Haneke’nin beklenen son filmi Das WeiBand’da, 1914 yılında küçük bir Avusturya kasabasında yaşanan gizemli şiddet olaylarını görkemli bir siyah-beyaz estetikle anlatırken, çok farklı bir temaya dayanıyor: Ana-babaların, özellikle de bencil, zevk düşkünü ve sorumsuz babaların çocuklarına karşı işledikleri suçlar… Elbette bu, onun amansız ve bitmeyen küçük burjuvazi eleştirisinin yeni bir etabı olarak da yorumlanabilir. Herkese göre olmasa da şenliğin en ilginç filmlerinden, sessiz bir güce sahip büyüleyici bir yapım.
(Atilla Dorsay / Sabah)

los-abrazos

3- Los Abrazos Rotos
Yönetmen: Pedro Almodovar

İspanya, 2009

Karanlıkta yazan, yaşayan ve seven bir adam… O, 14 yıl önce Lanzarote Adası’nda bir trafik kazası geçirdi. Kazada sadece gözlerini değil, hayatının aşkı olan karısı olan Lena’yı da kaybetti. Artık iki isim kullanıyor. Bir tanesi edebi eserlerini, senaryolarını yazarken kullandığı isim olan Harry Caine. Diğeri ise film çekerken kullandığı gerçek adı olan Mateo Blanco. Artık film çekememe fikrine alışabilmesi için Mateo Blanco’nun ait olduğu Lena’sıyla birlikte kaza sırasında öldüğüne inanmaya başlar.

enter-the-void

4- Enter the Void
Yönetmen: Gaspar Noe

Fransa, 2009

“Enter the Void”, başkarakterinin ölümünün öznel deneyiminin izinden giden bir film. Filmin hikayesi 28 ve 20 yaşlarında iki kardeşin uyuşturucu dolu yolculukları boyunca yaşadıkları aksiliklerle başlayacak. Bardo Thödol’un “Tibetan Book of the Dead” adlı kitabından bağımsız bir uyarlama olan filme sayısız halüsinasyon ve psychedelic duygular eşlik edecek. Noê yeni filminin Ken Russell’ın “Altered States” ve Adrian Lyne’in “Jacob’s Ladder” filmlerinin arasında bir yerde olduğunu ifade ederken, “2001: A Space Odyssey” ile “Videodrome” filmlerine ve Phillip K. Dick romanlarına da atıfta bulundu.

un-prophete

5- Un Prophete
Yönetmen: Jacques Audiard

Fransa, 2009

“Kahramanım bu bağlamda (hapishanede) bir Peygamber’i, psikopat veya Scarface’vari katil olmayan, yeni bir cani prototipini canlandırıyor. Melek gibi, ancak her şeyi yapmağa kadir biri… Beni ilgilendiren hapishaneyi toplumun metaforu olarak gösterebilmek… Belgesel niyetinde filan değildim. Bilinmeyen çehrelerle özgün tarzda bir film yapmak istiyordum. Yani, örneğin John Wayne’siz bir Liberty Valence gibi.” Fransız sinemasının az ama öz film çeken yönetmenlerinden Jacques Audiard (1951) Cannes Film Festivali’nin Resmi Seçmeler yarışma bölümünde gösterilen “Un Prophète / Bir Peygamber”in basın toplantısında kendine yöneltilen bir soruyu bu sözlerle cevaplıyordu. Filmin önde gelen kişiliklerinden Magrip (Kuzey Afrika Arapları) kökenli Müslüman Marsilya mafyasının ‘Baba’sı, Malik’in bir kaza öncesindeki inanılmaz önsezisini, “Sen Peygamber misin?”, sözleriyle yorumlar. 19 yaşında polise saldırmak suçuyla 6 yıl hapse mahkum edilen, okuma yazma dahi bilmeyen Malik El Djebena, yoksul ve her türlü dayanaksız girdiği cezaevinde örgütlü Müslüman bir grubun varlığına rağmen kısa zamanda Korsikalı çetenin tutsağı, ücretli katili, uşağı olur. Malik’in zekası ve sezgileri, kişisel engellerini ayrıcalığa dönüştürmeye yetecek midir? “Malik gittikçe içine kapanan, cemaatleşen farklı evrenleri çitiştiren, ikili-üçlü zıt gruplar arasında yatay ilişkiler kurmayı başaran bir kişilik…” Audiard bu vesileyle bir anlamda yarının yükselecek bazı değerlerini de tartışmaya açıyor. (Uğur Hüküm / Sansursuz.com)

Devamı yarın…
Hazırlayan/Derleyen: Barış Saydam & Melih Tu-men

Önceki makaleHayat Var
Sonraki makaleErdem Korkmaz
Sinemaya gönül veren bir grup sinefilin kurduğu Avrupa Sineması internet sitesi, Avrupa sinemasını daha geniş kitlelere tanıtmak ve bu filmlerle ilgili ufak da olsa bir tartışma ortamı yaratmak amacıyla kuruldu. Sitenin kuruluş amaçlarından biri de; tür sinemasını da yadsımadan, sinemanın sadece bir eğlence aracı olmadığının vurgusunu yapmak. Metin Erksan’dan bir alıntı yapacak olursak; bilimlerin ve sanatların varoluşlarının sınırları, geçmişin derinlikleri içindedir… Sinema bilim; sinema sanatı ve sinema bilimi kapsamında; sanatsal düşüncenin ve uygulamanın, sinemasal düşüncenin ve uygulamanın, yaratısal düşüncenin ve uygulamanın, görüntüsel düşüncenin ve uygulamanın, çekimsel düşüncenin ve uygulamanın, oluşumunu, gelişimini, dönüşümünü saptar ve oluşturur. Bu nedenle bizler de günümüzde çekilen filmler dışında, geçmişin derinliklerine doğru bir yolculuk yaparak; bu sanatı etkileyen filmleri ve yönetmenleri de tanıtmaya, eleştirmeye ve onların sinemayı nasıl algıladıklarını kavramaya gayret ediyoruz. Bir yandan da sinemanın diğer sanatlarla olan ilişkisini, filmler bağlamında tartışarak; sinemanın diğer sanatlardan ayrı düşünülemeyeceğini savunuyoruz. Bu amaçlarla, birbirinden farklı coğrafyalarda, farklı zamanlarda çekilmiş ve birbirinden farklı türlerde pek çok film eleştirisine yer vermeye çalışıyoruz. Sinemayı bir kültür olarak gören herkesin katılımına da açığız. Arzu edenler mail adresinden bizlere ulaşabilir, yazılarını paylaşabilir ve filmlerle ilgili görüşlerini iletebilir.

2 YORUMLAR

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here