Ana sayfa Serbest Avrupa Sineması Günlüğü -4-

Avrupa Sineması Günlüğü -4-

916
0

Sinematograf Üzerine Notlar

Robert Bresson – Nisan Yayınları

“Sahneye koyan ya da yönetmen. Mesele birini yönetmek değil, kendini yönetmek.”

“Film bir gösteri olamaz, çünkü gösteri etiyle kemiğiyle var olan birini gerektirir. Buna karşılık, fotoğrafa alınmış tiyatro ya da SİNEMA’daki gibi, bir gösterinin fotoğrafla çoğaltılmış kopyası olabilir. Bir gösterinin fotoğrafla çoğaltılmış kopyası ise, tıpkı bir tablonun ya da heykelin fotoğrafla çoğaltılmış kopyası gibidir. Ancak, Donatello’nun Saint Jean-Baptiste heykelinin ya da Vermeer’in Kolyeli Genç Kadın tablosunun fotoğrafla çoğaltılmış kopyası, o heykelin ya da tablonun ne gücüne, ne değerine, ne de pahasına sahip olabilir. O resmi ya da heykeli yaratmaz. Hiçbir şey yaratmaz.”

“Görüntü, başka görüntülerle yan yana geldiğinde, tıpkı bir rengin başka bir renkle yan yana geldiğinde değişmesi gibi değişmelidir. Mavi, yeşilin, sarının, kırmızının yanında hep aynı mavi değildir. Değişmenin olmadığı yerde sanat da olmaz.”

“Yoğun bir film ilk bakışta en iyi yanını ortaya koymaz. İlk başta, önceden gördüklerimize benzer yanlarını görürüz.”

Türk Dili Sinema Özel sayısı, Ocak 1968 Sayı:196

Metnin Orijinali: Cinema 66, sayı: 103, şubat 1966


Çeviren: Nijat ÖZÖN

Akira Kurosawa yerelliğin ve kültürün öneminden bahsediyor.

“(…) (Sinemaya) film çevirmediğim vakit çok sık giderim. Sinemaya kapanır, hemen hemen her oynayan filmi seyrederim. (…) Bana en çok şey veren yönetmenler mi? Bergman, Visconti, Antonioni, Fellini, Wajda, John Ford, Richardson… ve Fransız Yeni Dalga’sı… Japonlara gelince, Ozu ile Mizoguchi’nin ölümünden beri artık kimseyi seyretmiyorum. Genç Japon sineması yabancı sinemalardan, Fransız ve İtalyan sinemasından pek etkileniyor. Bu var olan bir tehlike. Büyük bir tehlike hatta. Size eğlenceli bir örnek vereceğim. Japonya’daki aşk ilişkileri, Fransa ya da İtalya’dakilerin aynı olmaktan çok uzaktır. Oysa genç sinemacılar batı filmlerinde gördüklerini aşağılık bir şekilde kopya ediyorlar. Seyirciler de bu filmlere gerçek yaşamlarında öykünüyorlar. Oldukça gülünç bu. Teshigahara gibi bir adam bile bu yönsemeye karşı koyamadı. Ben işe başlarken çok sağlam bir Japon kültürü (sanat, edebiyat, tiyatro, özellikle nô) temeline sahiptim. Yabancı sinemadan bu Japon temeli üzerine etkilenmiştim. Bu da bana yabancı etkisini, Japon geleneklerini hiç unutmaksızm, değerlendirmemi, bana en iyi gelenini, en uygun düşenini soğurmamı sağladı. Bugünün genç yönetmenleri, doğrudan doğruya Japon olan bu kültür temelinden tamamıyle yoksundurlar. Oysa, bana göre, kişisel bir yapıt meydana getirmekte en önemli şey budur. Kendinde bu kültür temelini taşımak. Kök salmış olmak.”

s.436

Türk Sineması’nın Ustalarından Sinema Dersleri

Hazırlayan: Pınar Tınaz Gürmen – İnkilap Kitabevi

Halit Refiğ klasiklerin neden önemli olduğunu açıklıyor…

“Gençken de hem klasik sinemayla hem de klasik edebiyatla ilgiliydim. Bir eser çıktığı zaman ortaya, o eser toplumun ve zamanın değerlendirilmesinden bir geçsin diyorum. Hiçbir zaman yenilik avcısı olmadım. Toplumun kabul ettiği değerler, ortak eğilimler nelerdir hep bunları merak ettim. Klasikleri öğrenmek, bugünü anlamayı kolaylaştırır. Örneğin bugün Çin Edebiyatı’nı öğrenmek istesem, klasiklerinden başlarım. Çin’in Shakespeare’i var mı? Çin’den Dostoyevski çıkmış mı? Ondan sonra bugün Çin’de en etkili olan yazar kim, onu sorarım. Yoksa en son basında sözü edilen eserin ne olduğu fazla önemli değil. O tüketim düzeninin devamı için var olan bir şey. Ben sağlam değerler peşinde koşuyorum. Marjinalliklere çok fazla ilgi duymadığımı söyleyebilirim. Bugün sinemanın televizyon öncesinde olduğu gibi büyük ustaları da olduğunu sanmıyorum. Örneğin Visconti’nin ya da Kurosawa’nın karşılığı var mıdır? Amerikan Sineması’nda John Ford’un karşılığı kimdir? İsveç’te Bergman’ın karşılığı çıkmış mıdır? İtalya’da Fellini’nin hemayarı var mıdır? Yok gibi geliyor bana. Bu işe yeni başlayanların da öncelikle temel eserleri, klasikleri bilmeleri gerekir diye düşünüyorum.”

S.29

Ömer Kavur yerelliğin öneminden bahsediyor…

“Uluslararası olabilmemin nedeni, yerel olmam. Buralı olmam. Siz bir yere ait olmalısınız ki, başka yerlerden size ilgi ile baksınlar… Şöyle diyebilirim; ben duvarları olmayan bir yerelim. Dolayısıyla dışarıdaki insanların da algılayacağı ya da bir ölçüde takdir edebileceği ürünler sunuyorum kendilerine. Beni ben yapan unsurlar neyse, sinemamı da oluşturan aynı unsurlar.”

S. 105

Feyzi Tuna yönetmen olmanın püf noktalarını açıklıyor…

“Daha yeni yönetmen olmuştum, Zeki Ökten de Atıf Yılmaz’ın asistanıydı. Louis Malle’in filmleri oynayacaktı Ankara’da, borç para alıp gittik. Yedi sekiz kişinin yattığı bir han odasında kaldık. Bilet paramız falan yok. Bir aralıktan bakarak, nöbetleşe seyrettik filmleri. Bir o bakıyor, bana anlatıyor, bir ben bakıyorum ona anlatıyorum. Bunun sınırı yok. Ben yönetmen olacağım diyen bir gencin günde bir saat reprodüksiyon kitabı karıştırması lazım. Hangi ustalar ışığı, rengi nasıl kullanıyorlar? Kendi kültürünü, dünya kültürünü araştırması lazım.”

S. 211

Vesikalı Yarim (1968) / Yönetmen: Ömer Lütfi Akad



Vesikalı Şehir

Feride Çiçekoğlu – Metis Yayınları

“Sabiha şehrin üstüne yürür. Bütün şehir vesikalı olur. Şehir dediğin, büyük şehirse hele, zaten vesikalıdır. Kadınlar evde kocalarını beklemezler, geç gelen kocalara yer yatağı sermezler. Sokaklarda gezerler. Gece yarısı tek başlarına dolmuşa binerler. Kimi karanlık camdan dışarı bakar, kiminin dizleri köşeli, kiminin nefesi nane şekeri kokar.

Kahpe Bizans, kaltak şehir, orospu İstanbul: Vesikalı Şehrimiz…”

S.15

Jehan Barbur – Geç Kalmış Şermin’in Yeri

bir pencere pervazı

ardında bir kadın

geç kalmış hayatı bekler

söz vermiş saatler

buluşmaz hep erteler

umarsız bir öğle sonrası

şermin beklemekte

kim gelecekse

zor

kaybolmuş bir hayatsa bu akan

boş kalmış bir öykü

geç kalmış bir kadın

ürkek aklı yüklü

kadınlığı daha dündü

belki zamansızlıktan ya da tek kalmışlıktan

öyle yabancılaşmış

unutmuş yaşamayı

yola bakan yüzler

dumanı bol günler

geceleri bekler

söz olur

azalır dertler

Not: Tavsiye için Gül Yaşartürk’e teşekkürler. 🙂

Kapanış Crazy Heart’ın finalinden..

Ryan Bingham – Weary Kind


Sığmıyor için içine

Kararttın gözünü çıktın yola bir kere

Burası uygun değil ki bitkin birine

Elinden geleni yapsan da

Mola yerinde son kumarını oynadın ama

Yine de burası evin gibi gelmiyor sana

Burası uygun değil ki bitkin birine

Burası uygun değil kendinden geçmene

Burası uygun değil geride beklemene

Coşsun yüreğin yine ve bir kez daha dene

Vücudunda bir sızı

Tıngırdat gitarını aksın öfken dışarı

Her günün her gecen geliyor hep aynı

Viski batıyor sana diken gibi

Ve unutmamış

Yolların çağırdığı yüreğini

Burası uygun değil ki bitkin birine

Burası uygun değil kendinden geçmene

Burası uygun değil geride beklemene

Coşsun yüreğin yine ve bir kez daha dene

Girmeyecekler koynuna

Ulaşabileceğinden artık çok uzakta

Evet, onun dünyasını sen yıktın başına

Sığmıyor için içine

Kararttın gözünü çıktın yola bir kere

Burası uygun değil ki bitkin birine

Çeviri: Melih Tu-men

Önceki makaleRec 2
Sonraki makaleHundstage
Sinemaya gönül veren bir grup sinefilin kurduğu Avrupa Sineması internet sitesi, Avrupa sinemasını daha geniş kitlelere tanıtmak ve bu filmlerle ilgili ufak da olsa bir tartışma ortamı yaratmak amacıyla kuruldu. Sitenin kuruluş amaçlarından biri de; tür sinemasını da yadsımadan, sinemanın sadece bir eğlence aracı olmadığının vurgusunu yapmak. Metin Erksan’dan bir alıntı yapacak olursak; bilimlerin ve sanatların varoluşlarının sınırları, geçmişin derinlikleri içindedir… Sinema bilim; sinema sanatı ve sinema bilimi kapsamında; sanatsal düşüncenin ve uygulamanın, sinemasal düşüncenin ve uygulamanın, yaratısal düşüncenin ve uygulamanın, görüntüsel düşüncenin ve uygulamanın, çekimsel düşüncenin ve uygulamanın, oluşumunu, gelişimini, dönüşümünü saptar ve oluşturur. Bu nedenle bizler de günümüzde çekilen filmler dışında, geçmişin derinliklerine doğru bir yolculuk yaparak; bu sanatı etkileyen filmleri ve yönetmenleri de tanıtmaya, eleştirmeye ve onların sinemayı nasıl algıladıklarını kavramaya gayret ediyoruz. Bir yandan da sinemanın diğer sanatlarla olan ilişkisini, filmler bağlamında tartışarak; sinemanın diğer sanatlardan ayrı düşünülemeyeceğini savunuyoruz. Bu amaçlarla, birbirinden farklı coğrafyalarda, farklı zamanlarda çekilmiş ve birbirinden farklı türlerde pek çok film eleştirisine yer vermeye çalışıyoruz. Sinemayı bir kültür olarak gören herkesin katılımına da açığız. Arzu edenler mail adresinden bizlere ulaşabilir, yazılarını paylaşabilir ve filmlerle ilgili görüşlerini iletebilir.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here